top of page

Çağımızın Tehdİtİ: Bağımlılık




Çağımızın Tehditi: Bağımlılık

Bağımlılık diyince aklımıza genelde sigara, alkol veya uyuşturucu gibi madde bağımlılıkları gelir. Öte yandan sosyal medya, ekran, oyun ve günümüzde hala bir tabu olan  pornografi bagımlılığı gibi davranışsal bagımlılıklar da en az madde bağımlılıkları kadar günlük yaşam kalitemizi tehdit eden türden bağımlılıklardır. Bu yazımızda internet çağıyla beraber günlük hayatımıza dahil olmuş davranışsal bağımlılıkarı ele alacağız.

Öncelikle gelin, neye bağımlılık dendiğini, bağımlılığın tanı kriterlerinin neler olduğunu konuşalım.

Bağımlılık Nedir?

Bağımlılık; basitçe, bir şeyi bize zararlı olacak raddeye gelmesine rağmen kullanmayı, yapmayı, veya almayı kesememektir.

Bir şeyin bağımlılık olduğunu bize ayrımsatacak en önemli iki unsur tolerans ve yoksunluktur: Tolerans; bir şey aracılığıyla başlangıçta ulaştığımız doyum noktasına ulaşabilmemizin, zaman içerisinde o şeyin ancak aşamalı olarak yükselen dozlarıyla erişebilmemizin mümkün olmasına denir. Veyahut o şeyin aynı dozuyla önceden ulaşılan tatmin noktasına ulaşamaz hale gelmektir. Daha önceden bir sigarayla hazdan başı dönen kişinin zaman içerisinde belki bir paket sigarayla bu hazza erişebilir duruma gelmesi buna örnek olarak verilebilir.

Yoksunluk ise o şeyden mahrum kalındığında yaşanan fizyolojik rahatsızlıklar ve ruhsal zorlanmalardır. Örneğin, bir eroin bağımlısının maddeyi son kullanışının ardından vücut sisteminden atmasıyla beraber yaşadığı sıkıntılı süreç akla gelebilir.

Önemli kriterlerden iki tanesi de “craving” yani yoğun arzulama krizleri ve stresten kaçınmak için öz yıkıcı bir şekilde bağımlılık duyulan şeye koşmaktır.

Bağımlılık; maddeye ise madde bağımlılığı, bir davranışa ise davranışsal bağımlılık olarak nitelendirilir.

Peki Neden Çağımızın Tehditi Bağımlılık?

Bu sorunun cevabı, insanın doğal yaşam alanını geride bırakıp kültürel etkileşim ve şehirleşmeyle beraber, benimsediği yaşam tarzının zaman zaman kendi doğasıyla çatışmasında yatar. İnsanın kültürel evrimi öyle hızlı gelişir ki biyolojik evrim bunun hızına ayak uyduramaz. Hatta öyle ki homosapiens(insan) üç yüz bin yıldır aynı doğaya sahiptir. 

İnsanın yaşadığı kültürel etkileşim, onun tarih boyunca önemli sıçramalar yapmasına sebep olmuştur. Bunlardan konumuzla yakından ilişkisi olan sıçrama, Sanayi Devrimiyle beraber gelişen tüketim kültürüdür. Tüketim kültürü, insanların ilkel zamanlarda ulaşamayacağı kadar çok arzu nesnesine çok kısa sürede kolay yollarla ulaşabilmesini sağlamıştır.  Bağımlılıkların ortaya çıkmasında bir diğer önemli sıçrama ise internetin ortaya çıkışı ve insanların günlük kullanım alışkanlığı haline gelmesidir.  Zaten şehirleşmeyle doğal habitatından kopan insan, internetle beraber ikinci bir kopuş yaşar ve sanal dünyaya geçiş yapar.

Bu dünya, insanın içine girdiğinde ne yapacağını bilemeyeceği bir dünyadır.  Çünkü burada insan, gerçek yaşamda karşılaşamayacağı kadar çok uyaranla karşılaşır. Uyaranların şiddeti ve çeşitliliği, insanı adeta bir haz trenine bindirir. Böylece insan, bağımlılığa giden yolculuğa çıkmış olur. 

Sosyal Medya ve Medya tüketim Bağımlılığı

Sosyal medya uygulamalarının son yıllarda büyük çoğunluğumuzun günlük rutinin bir parçası haline geldiği yadsınamaz. Özellikle bunlardan instagram reels ve tiktok videoları kullanıcıda bağımlılık oluşturma ihtimali yüksek medyalardır. Çünkü bu uygulamaların kullanıcıyı uygulama içinde tutmak üzere dikkatini çekmek için sürekli o kişinin ilgi alanlarına uygun kısa videoların ardı arkasına kesilmeden önüne çıkarılması suretiyle kişiyi adeta hipnotize olmuş biçimde ekrana kitleyen algoritmaları, insan beyninde çok yüksek düzeyde dopamin hormonu salgılanmasına neden olur. Bu düzeylerde dopamin hormonu salınımı beynimizin ödül mekanizmasında kısa sürede uyumsuzluklara yol açar.

Sosyal medya tüketirken veyahut medya(dizi, film, kitap, blog vesaire) tüketirken yazının tamamında vurgu yapmaya çalıştığımız durum tekrarlanır: doğal kapasitemizin üstünde uyarılma ve bilgi alımı gerçekleşir. Normalde göremeyeceğimiz kadar çok insan görür, duyamayacağımız kadar çok ses duyarız. Bu bilgi ve gürültü kirliliği içerisinde seçici olabilmek epey zordur. Beyin sisi denilen; zihnimizden geçenlerin bulanıklaştığı, şuursuzlaştığımız, üst benlik bilinciyle hareket kabiliyetimizin zayıfladığı, tepkisel bir ruh halini yaşamamız epey olasıdır. Bu hal, aşırı uyarılmanın ve bağımlılık kısır döngüsünün sonuçlarından biridir. 

Sosyalleşme ihtiyacı insanın en hayati, temel ihtiyaçlarından biridir. Sosyal medya uygulamaları bu zaafiyetimizi adeta suistimal ederek bizi pornografik ölçülerde sosyal etkileşime maruz bırakır. İnstagramda sürekli başka insanların hayatlarından görüntüler görürüz, twitterda başka insanların düşünce hayatlarını yansıtan fikirler görürüz; çok kısa sürede çok fazla insanın hayatına dair gerçekliği tam olarak yansıtmayan faydasız bilgiler edinmek, bilgi işletim sistemimize gereksiz bir yük bindirip bizi strese soktuğu gibi, bir heyecanla sürekli daha fazlasını görmek isteterek bağımlılık döngüsüne yol açabilir.

Medya tüketirken kendi yaşantımız içinden türeyen doğal duygulanım yerine daha önceden ne hissedeceğimizin belirlenmiş olduğu, başka insanların deneyimini yansıtan şeylerle ikinci elden, yapay bir duygulanım yaşarız. Bu biçimden duygulanmalar kontrollü ve dozunda yapıldığında empati becerimizi güçlendirse de aşırılıkla, sürekli ani duygu değişimlerine sebep olacak biçimde, başka başka hayatlardan yüzeysel, bağlamından kopuk görüntülere maruz kalmak, günlük hayatımızdaki doğal duygulanım sürecimizi bozarak bizleri duyarsızlaştırabilir. İnsanlarla gerçek hayatta hakiki etkileşime geçerek duygularımızı yerinde ve zamanında ifade edebilmenin doyumunu yaşamak yerine yapay bir duygulanım merkezinde hissizleşene kadar his bombardımanına maruz kalmaya bağımlılık geliştirebiliriz.

Diziler, filmler ve hatta kitaplarda da benzeri bir durum söz konusu olabilir. Bir dizinin başına oturup sezon ardına sezon bitirip veya sürekli kurgu eserler okuyarak gerçeklikten kaçmak yine bir bağımlılığa işaret eder. Kendi yaşayamadığımız hayatı ve duyguları başkaları üzerinden yaşamaya çalışır, geçici bir süreliğine ihtiyaçlarımızı karşılarız. Ancak bu uzun vadede sürdürülebilir bir durum değildir. Kısacası gerçeklikle uyumumuzu yitirmemize sebep olur. 

Oyun Bağımlılığı

 Başarı ve rekabet insanın doğal ihtiyaçlarındandır. Başarıya ve güce duyduğumuz arzu bizi diğerleriyle daha iyi rekabet edebilmek için becerilerimizi keskinleştirmek, daha bilge, daha iyi bir insan olmak mecburiyetinde bırakır. Sosyal düzenimiz içerisinde bizim için anlamlı, saygın bir konuma gelip işe yarar bir insan olmamız için bu itki son derece önemlidir. Oyun dünyası da tam olarak bu itkiden faydalanır. Sahte rekabetçi dünyasıyla oyuncuyu oyunda ilerleyerek hayatta bir başarı elde ettiğine inandırır. Kişi kendi kabiliyetlerini gerçek hayatında karşılaştığı sorunları çözmeye yöneltip anlamlı bir gelişim içerisinde olsa tatmini çok daha yüksek bir hayat yaşayacaktır. Çünkü bizim asıl oyun alanımız dış dünyadır. Oyunlar aşırıya kaçılmadığı sürece zararsız olsalar da bağımlılık üretmeye yatkın mekanizmaları vardır. Oyuncu, gerçek hayattaki sorunlarından ve başarısızlıklarından kaçmak için oyun dünyasında her gün saatler geçirip bir nebze güçlü, başarılı hissetmeye çalışıyorsa burada sağlıksız bir kullanım biçimi, hatta bağımlılık söz konusu olabilir. 

Pornografi Bağımlılığı

Cinsellik insan için en şiddetli motivatördür(harekete geçirici etkidir.) desek iddialı bir laf etmiş olur muyuz?

İnsanın evrimsel bağlamda nihai amacı genlerini bir sonraki nesle aktarıp muhafaza etmektir. Bunun yolu da üremek yani cinsellikten geçer. Yaptığımız her davranışın ardında evrimsel süreçte gelişmiş üreme stratejilerinin etkilerini görebiliriz. Bu etkilenme çoğu zaman bilinç dışı düzeyde de olsa cinsellik, insanın her davranışının ardındaki en temel itkidir desek abartmış olmayız. Tabii sevişmenin tek işlevi üreme değildir; sevişme, evrimsel süreçte insanların birbirleriyle kurduğu duygusal bağı güçlendirerek kabilenin evrimsel başarısını arttıracak bir sosyal düzenleyici rolü de üstlenmiştir.

İnsanın doğal yaşamında cinselliğe ulaşması ve sağlıklı biçimde üremeyi başarması onun için nihai ödüldür. Haliyle cinselliğe duyulan arzu ve sex esnasında duyulan haz zirve düzeydedir.

Doğada insanın bu hazza erişmesi için bir takım doğal aşamalardan geçmesi ve çaba sarf etmesi gerekirdi. Peki, insanın bu hazza istediği her anda, çabasız ve doğal yollarla asla ulaşamayacağı çoklukta kişiyle ulaşması halinde ne olur sizce? İnsanın doğal kurulumu ciddi hatalar vermeye başlar tabii. Porno sitelerinde dakikalar içinde milyonlarca cinsellik çağrıştıran beden katalogları arasında dolaşmak, bedeni, o insanlarla cinsellik yaşıyormuşçasına mastürbasyon yoluyla orgazma ulaşarak aldatmak, yine diğer bağımlılık mekanizmalarında olduğu gibi kısa sürede kolayca erişilen yüksek hazlarla kurulan bağımlılık tuzağına zemin hazırlayabilir.

PMO(Pornografi>mastürbasyon>orgazm)’nun bağımlılık yapma ihtimali çok yüksek olduğu gibi insanın sağlıklı bir cinsel hayat yaşamasının önünde de bir engel teşkil etmesi mümkündür. Aşırı pornografi tüketimi, özellikle erkeklerde, kadınları cinsel obje olarak algılamaya sebep olur. Dolayısıyla kadınlarla kurduğu iletişimin ve bağın kalitesini düşürür. Bunun haricinde cinsel isteksizlik, erektil disfonksiyon, premature ejakülasyon aşırı PMO’nun yaygın sonuçlarındandır. Kişilerin kendi cinsel hayatlarında bulamadığı tatmini pornolarda arayıp partnerinden değil de PMO yoluyla sağlamaları, yalnızca pornografik düzeyde uyaranlara duyarlı hale gelmeleri de epey yaygındır.

Sevişmek insanın akıl sağlığını ve sosyal yanını güçlü tutması için elzem olduğundan PMO döngüsüyle girilen sosyal izolasyon toplumun varlığı için de bir tehdit unsurudur. İnsani özellikleri körelmiş, diğer insanların duygularına karşı duyarsızlaşmış, dürtüsel bi insan; anti sosyal davranışlar sergilemeye yatkın olur.

Ekran ve Müzik Bağımlılığı

Ben bu bağımlılık türüne kısaca gürültü bağımlılığı demeyi uygun görüyorum. Zira bu bağımlılığın altında yatan mekanizma; kişinin kendi sesini duymamak, kaygılarından kaçıp can sıkıntısını, iç huzursuzluğunu gidermek için insan sesleriyle dolu, gürültülü bi ortamın yarattığı sahte güvendelik hissini yaşamak isteğinden hasıl olur.

Arka planda açık kalan bi şarkı listesi, bir youtube videosu, bir dizi, bir film ile zihni sürekli meşgul edip sanki peşinden birileri kovalıyormuşçasına kişinin andan, kendini deneyimlemekten kaçma çabasıdır bir nevi.

Bu bir yandan fear of missing out(olan biteni kaçırma korkusu) sebebiyle de gerçekleşir. Sürekli telefon ekranımızı yeni bir bildirim var mı diye, haberleri veya sosyal medyayı yeni bir olay var mı diye kontrol ederiz.

Müzik bağımlılığı ise Spotify gibi algoritmalar ile ortaya çıkmış epey yeni bir fenomendir. Bütün gün Spotify listelerinde yeni yeni müzikleri kulaklık eşliğinde müziğin kendisine odaklanmadan arka plan sesi olarak dinlemeye bağımlılık geliştirmeye denir. Sürekli yeni şarkılar, yeni duygular, kulağa hoş gelen yeni melodiler, insanda yine uyumsuz düzeyde duygulanıma, uyarılmaya sebep olur. Ele aldığımız diğer bağımlılıklara benzer bi mekanizması vardır.

Şehirli İnsanın Madde Bağımlılıkları

Madde bağımlılıkları ile ilgili kısmı bu yazımızda çok kapsamlı inceleyemeyeceğiz ancak genel itibariyle bahsetmeden geçmek doğru olmazdı.

  • Fast Food ve Şeker Bağımlılığı: Şeker, abur cubur gibi tüketmesi yüksek haz sağlayan yiyecekler ulaşım ucuzluğundan diyetimizin parçası haline geldi. Tüketim ve ulaşım kolaylığından, yüksek kaloriyle yüksek haz sağlandığından günümüzde şeker ve fast food bağımlısı olmak da mümkün. Genel sağlığımıza ve dopaminerjik sistemimize karşı tehdit edici bir unsur olabilir.

  • Sigara, Alkol, Esrar gibi uyuşturucu bağımlılıkları: Bütün uyuşturucu maddeler tek tek ele alınmayı, detaylı incelemeyi hak ediyor ancak toplumumuzda ne kadar yaygın bağımlılıklar oldukları malum. Uyuşturucu bağımlılığının uzun ve kısa vadeli olarak beynin yapısına, kimyasına geri dönüşü olmayacak hasarlar vermesi neredeyse kaçınılmazdır.

  • Kafein bağımlılığı da yaygın madde bağımlılıklarındandır. 

Peki Ne Yapalım? 

Çağımızın bağımlılıklarının ve olası zararlarının resmini genel itibariyle çizdiğimize göre, bu çağda sağlıklı, doğamıza uygun, anlamlı, tatminkâr bir hayat sürmek için neler yapabileceğimiz üzerine konuşalım.

  • Aşama: Farkındalık

Hayatımızı yaşarken neyin bizi nasıl etkilediğini bilmek, etkileri lehimize çevirmek için ilk adımdır.

Bağımlılık mekanizmasının da beyinde nasıl işlediğini anlamak, aynı mekanizmayı tersine çevirip doğamızı lehimize olacak şekilde manipüle etme imkanını doğuracaktır. 

Nöral Plastisite

Beynimiz esnek bir yapıdadır. Yaşama biçimimizle beraber beyin yapımız da her daim yeniden yapılanır. Yani alışkanlıklarımız, diyetimiz, yapıp ettiklerimiz beynimizi değiştirir; iyi manada veya kötü manada. Bağımlılık sürecinde kişinin beyninde yaşanacak iki değişim vardır: PreFrontal korteksin(beynin üst düzey bilişsel fonksiyonlarla ilişkili kısmı) küçülerek işlevsizleşmesi ve dürtülerle ilişkili kısımların baskınlaşması.

Tahmin edebileceğiniz üzere dürtü kontrolünün olmadığı, kısa vadeli yüksek dopaminlere endeksli yaşam, uzun vadede beyin yapımıza da zuhur etmekte. İradenin zayıflaması, bilişsel yeteneklerin(empati, muhakeme, soyut düşünme becerisi, yüksek farkındalık) zayıflaması, dürtülerin karşı konulması güç düzeye ulaşmasıyla kişinin dürtüselleşmesi, dikkat süresinde kısalma, kısa süreli hafızada zayıflama, günlük hayatta yapılması gereken işleri yapmaya motive olamama, isteksizlik gibi semptomlar bağımlılık sürecinde beynin değişmesiyle ortaya çıkan semptomlardır.

İyi yanından bakmak gerekirse beynin aynı elastik yapısı sayesinde bu etkileri tersine çevirmek de mümkün. Kişi bağımlılıklarından arınıp daha kontrollü, farkındalıklı, odaklı bir yaşam tarzı benimserse uzun vadede daha güçlü bir iradeye, güçlü dürtü kontrolüne, keskin bilişsel yeteneklere yeniden kavuşacaktır.

Dopaminerjik Sistem

Dopamin herhangi bir şeyi yapmaya motive olmamızı sağlayan yegane hormondur. Beyinde salgılanan dopamin hormonunun dopamin reseptörleri tarafından algılanmasıyla haz oluşur. Bağımlılık sürecinde Beynimizin bu Motivasyon-Ödül sisteminin bozulması kısa sürede şiddetli uyaranlarla aşırı dopamin salgılanmasıyla gerçekleşir. Dopaminerjik Sistem bizim bir şeye ilgi duymamızı, motive olmamızı sağlayan sistem olduğundan çok yüksek dozlarda dopamin salgılamak bizim standartımız olduğunda daha fazlasına motive olabilelim diye dopamin algılayıcı reseptörlerimizde düşüş meydana gerçekleşir. Bu düşüş sayesinde sürekli Bi haz halinde olmaz, bizi halihazırda uyarılma düzeyimizden bile şiddetli uyaracak uyaranlar arayışına koyuluruz. İnsan bu sayede ihtiyaçlarını gidermeye, gelişmeye, harekete geçmeye motive olur. Genelde işlevli olan bu mekanizma bağımlılık sürecinde artık günlük işlere, çok yüksek dopamin salınımı tetiklemeyen işlere ilgimizi, motivasyonumuzu yitirmemize sebep olur. Artık o düzeyde dopamin salınımı yetersiz dopamin alıcısıyla karşıladığından aynı hazzı vermez. Dikkatimizi o işlerde tutmakta, kısa sürede yüksek haz sağladığını bildiğimiz kaynaklara yönelmekten alıkoymakta zorluk çekeriz. Bağımlı olunan şey Nöral ağlarımıza çok sağlam biçimde işlenmiştir. O dopamin yoluna başvurmak bizim için reflex haline gelir adeta. Ve yol zihinden kolay kolay silinmez, o yola yönelmeye yapılan çağrının şiddeti azalır.

Burada önerilen şey bir dopamin detoksuyla beynin Motivasyon-Ödül sisteminin toparlanmasına müsaade etmektir. Eğer beyin yoksunluğunu çektiği hazzı bağımlılık halini alan, eski kolay yollardan sağlamazsa zaman içinde bizim seçtiğimiz sağlıklı yollardan sağlamaya adapte olur. Reseptörleri sayısı o dozlarda dopamin ile hazzı oluşturacak şekilde çoğalmaya başlar. Tabii bu uzun bir süreçtir. Beynin yapısı bir anda bozulmadığı gibi bir anda da toparlanmaz.

  • Aşama: Arınma

Bu her türlü bağımlılığı geride bırakıp hayatımızın kontrolünü yeniden kazanacağımız süreçtir.

(Not: Alkol gibi belirli madde bağımlılıklarını bir anda kesmek ciddi problemlere yol açabileceğinden benzeri madde bağımlılıklarını doktor kontrolünde aşamalı olarak bırakmak gerekir.)

Farkındalık kısmında da bahsettiğimiz gibi bir arınma, dopamin detoksu yapmaya çalışacağız bu süreçte. Hayatımızdan zamanımızı, dikkatimizi gereksiz yere çalan dopaminerjik sistemimize zarar veren, nöroplastisiteyi aleyhimize etkileyen bağımlılıkları ve zararları alışkanlıkları aşamalı olarak azaltarak bırakacağız ya da bırakabiliyorsak bir anda yara bandını çeker gibi bırakacağız. Yerlerine sağlıklı, ideal hayat tasavvurumuzla uyumlu alışkanlıkları koyacağız. Tabii bu öyle yazıldığı gibi kolay gerçekleşen bir süreç değil. Ama ilk yapılacak şey, “dinginleşme”dir:

Sosyal medyada amaçsızca sürekli kaydırarak yeni yeni uyaranlarla zihni çürütme işine son vermek uzaklaşmak; gürültüden uzaklaşmak, bir şey dinleyip veya izleyeceksen bunu tamamen o işe odaklanarak yapmak; habire uyarıla uyarıla oraya buraya uçup giden zihnimizi şu ana ve buraya getirmeyi pratik etmek; zihnimizden çıkıp anda kalarak bedeninle var olduğunu hissetmek, keşiş gibi duyumlarını yüksek bir farkındalıkla yargısızca gözlemlediğin bir hale gelmek; anlık dürtülere, arzulara boyun eğip yapmaktan hoşlanmayacağın şeyleri yapmayı reddetmek, davranışlarını planların doğrultusunda her an kontrol etmeyi pratik etmek; can sıkıntısını geçirmek için kolay, ucuz dopamin kaynaklarına koşmamak, pornografi, fast food, şeker, eğlence içerikleri oyun hatta belli bir süre kafeini bile çıkarmak, zihninin sakinleşmesine ve sıkıldığında dünyanın sonunun gelmediğini, o kadar uyarana ihtiyaç duymadan da huzurlu olabileceğini idrak etmesine müsaade etmek; sanal dünyayla ilişkiyi kontrollü tutmak ve tekrardan doğamıza uygun bi yaşam tarzı benimsemek, düzenli hareket etmek, spor yapmak, bol bol meditasyon yapmak, düşünmek, uzun yürüyüşlere çıkmak, insanlarla özenli iletişim kurmak, sağlıklı beslenmeye çalışmak, uykunuzu iyileştirmeye çalışmak, hayatın, kendin, geleceğin, değerlerin, ideal hayat tasavvurun üzerine düşünmek, düşüncelerini not etmek ve tasarıların doğrultusunda yaşamak istediğin hayatı yaşamak için somut adımlar atmak, küçük alışkanlıklar oluşturmak gibi pratiklerle yorgun, kaygılı zihnimizin dinlenmesine, bulanıklıktan, kargaşadan kurtulup olayları yönlendirebilecek farkındalığa gelmesine olanak tanıyabiliriz.

Bu süreçte Yoksunluk ve yoğun arzu krizleri beklenir, hatta relapse, bağımlılık durumuna yeniden düşme, yaşayabilirsiniz. Ancak unutmamak gerekir ki gelişim süreci düz bir çizgi halinde değil, dalgalı, inişli çıkışlı biçimde gerçekleşir. Relapse’ler bile bağımlılıktan arınma sürecinin parçasıdır.

İnsan kalabilmenin, insanca yaşayabilmenin epey zor olduğu bu dönemde hepinize sağlık, mutluluk ve huzur dilerim. Umarım bu yazı zihninizde bir umut ışığı yakabilmiştir.

Hoşçakalın, 

Sevgilerimle. 











 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
ZORBALIK

Zorbalık Nedir? Bu yazımızda özellikle okul çağında yaşanan akran zorbalığını anlatacağız. Zorbalık çağımızın gittikçe artan...

 
 
 
YAS VE KAYIP

YAS VE KAYIP   Doğum gibi ölüm de hayatımızın doğal bir parçasıdır. Yine de yüzyıllar boyunca kayıp ve yas süreçleri insan ruhunu en çok...

 
 
 
Uyku Bozuklukları

Uyku Bozuklukları Uyku bozuklukları,uyku kalitesini,sürekliliğini veya düzenini etkileyen durumları ifade eder. Bu bozukluklar bireylerin...

 
 
 

Comments


Kızılırmak mahallesi 1446 cadde Halkbank sitesi

D blok daire A, Çankaya/Ankara

​​

Tel: 0552 893 93 08

mustafacemoguz@gmail.com

  • Instagram
Adsız tasarım.png

© 2024, Powered and secured by Reklamajans35

Mustafa Cem Oğuz, Uzman Grup Terapi Merkezi, Çocuk|Ergen|Yetişkin Terapi
Bireysel|Grup Terapi
Evlilik ve Aile Danışmanlığı
Oyun Terapisi
Cinsel Terapi
Aile Dizimi
Hipnoz
Vr sanal terapi
Çözüm odaklı terapi
Grup terapi
Sanat terapisi
Bütüncül terapi
Ebeveyn danışmanlığı
Terapi Merkezi, Psikiyatri Merkezi | Mustafa Cem Oğuz | Ankara, Türkiye

bottom of page